Yaratıcılık, her birimizde beslenmeye, nefes alacak kadar yeterli alan ve bolca özenmeye ihtiyaç duyan bir tohum gibidir. Bazıları bunu kolayca ifade ederken, bazıları tohumlarının kök salmasını, dallanmasını, yeşermesini, belki çiçek ve meyve vermesini sağlamak için daha fazla sevgi emeğine ihtiyaç duyar.
“Ah, ben pek yaratıcı değilim,” diyenler var, gözlerini yere doğru çeviriyorlar. Vücut dili, içsel yaratıcılığımızı günlük yaşamımızın çoğu yönünden yapay bir şekilde ayıran dış, toplumsal baskıları anlatıyor – bir nevi yaprak dökümü – Birçoğumuz, yaratıcılığa zaman ayırmak istiyorsak sanki bu bir lüksmüş gibi, başka günlük iş ve görevlerden daha dışsal veya daha az önemli bir şeymiş gibi, bunun için günün bir kısmını ayırmamız gerektiği düşüncesine kapılırız.

Geçmiş günlerde insanlar çoğu görevi ruhsal bir faaliyet olarak yerine getiriyorlardı. Yay ve ok yapanlar, hayvanın ruhu ile okun ruhu arasındaki iletişime aracılık ederek hayvanın ona teslim olmasını ve toplumun beslenmesini sağllıyorlardı. Sal yapanlar, eğer sularda ve balıklarda gezinmek istiyorlarsa, ormanın, geminin ve nehrin ruhları arasındaki iletişime aracılık ediyorlardı. Günlük emek maneviydi, yaratıcılık maneviydi, yaşam maneviydi – Yaşamak sanattı.
Bu nedenle, Živi Atelje DK’mızda, yaratıcılığın olgularını anlamak, yorumlamak ve keşfetmek için bir araya geldiğimizde, kaçınılmaz olarak mekandan, mekanın ruhundan veya enerjisinden etkileniyoruz. Sonuçta burası, Vera’nın 60 yılı aşkın süredir açık, yaratıcı, sanatsal ifadelerinin yeriydi – duvarlar hala onun kabartmalarını kutluyor, ahşap, onun kil tozunun katmanlarıyla gıcırdıyor.

İşte çoğumuz için, bu yaratıcı yolculuk bir kucaklama veya diğer bir selam şekli ile başlar. Ne olursa olsun, sıvı veya katı, kahve, çay, öğle yemeği veya tatlı, yemek hazırlamak veya mekanı temizlemek – hepsi eşit derecede önemli ve yaratıcı – bunların hepsi bir araya gelmenin ritüeli, kendimizi açmanın, topluluğumuz içinde ilişkiler yaratmanın; mekanımız içinde topluluk yaratmanın bir parçasıdır.
Gün genellikle seramiğe adanmış olabilir, ancak bireysel olarak genellikle bir karışımın içinde bulunuruz: bilgisayar veya dil öğrenme; birbirimizin hayatına dahil olma, bir işe yardımcı olma; okulu arama, potansiyel bir işvereni arama, bir form doldurma. Belki birimiz iyi bir gün geçirir ve dans eder; bir başkası ise bürokrasinin bataklıklarında sıkışıp kalmaktan şikayet eder.
Seramik günleri için toplanma genellikle büyük bir çalışma masası etrafında gerçekleşir, ortak bir fikir etrafında ya da her birimiz kendi düşüncelerimizle kil sıkarak, yaratıcılığın kuytusuna şekil veririz. Enerji değişkenlik gösterir ama bir aradayızdır. Farkında, aynı anda hem mevcut hem de kaybolmuş durumdayız, kendimize çeşitli derecelerde bilinmezliğe izin veriyoruz. Her birimiz ve de birlikte, geçmişten ilham almayı veya geleceğin olası potansiyellerini geliştirmeyi mümkün kılıyoruz. Bu, bizim yaratıcı, sanatsal günlük pratiğimizdir. Bu, kendimize ve birbirimize bakım yapmaktır, bağımızdır, topluluğumuzdur, içimizdeki yaratıcılık tohumunu beslemektir.
